Modern Çağda Sağlığı Etkileyen 13 Hata!

Fonksiyonel Tıp çalışmaları yürütenAcıbadem Fulya Hastanesi Uzmanı Dr. Aynur Ketene, hastalıklara yol açan temel nedenlerin ortasında; ömür usulü, beslenme, idman, uyku ve toksin maruziyetlerinin kıymetli bir yer tuttuğunu vurgulayarak “Son yüzyılda beslenmenin değişmesi, hareketsizlik, toksin maruziyetlerinin artması kronik enflamatuar hastalıkların artmasına neden olmuştur” diyor. Dr. Aynur Ketene modern çağda sıhhati etkileyen 13 yanılgıyı anlattı, değerli ikazlar ve tekliflerde bulundu. 

Sağlıksız beslenme

Hazır, katkı unsurlu, paketli, sağlıklı liflerden ve yağlardan yoksul beslenme bedenin işleyişi için gerekli besin öğelerinin bedene alınmasını engelleyerek bedenin işleyişini bozuyor. Yapılan bilimsel araştırmalar; uzun süren vitamin- mineral üzere mikrobesinler eksikliğinin ruh-zihin-beden münasebetini bozarak hastalıkları davet ettiğini gösteriyor. Dr. Aynur Ketene; liften güçlü mevsim zerzevat ve meyvelerin, Omega 3, zeytinyağı üzere sağlıklı yağların, yoğurt, turşu ve sirke üzere fermente besinlerin beslenmeye dahil edilmesinin ehemmiyetini vurguluyor

Yetersiz su tüketimi

Vücut sıhhati için gerekli günlük sıvı tüketimi herkes için tıpkı değil. Kişi kilosunu 30-40 ml ile çarparak günde alması gereken sıvı ölçüsünü hesaplayabilir. Her gün kâfi sıvı alımının sağlanmasına ve bunun birçoklarının su ile karşılanmasına itina göstermek çok kıymetli. Çünkü kâfi su tüketimi hücrelerin işleyişi ve toksinlerin atılabilmesi için de kaide. Şekerli içecekler su yerine geçmeyip tersine bedene ziyan veriyor.

Pet şişeden su içmeyin

Fonksiyonel Tıp çalışmaları yürüten Dr. Aynur Ketene “Hormon bozucu içeren plastik şişelerden su içilmesi uzun vadede adet düzensizliklerine, erken ergenliğe, erkeklerde jinekomastiye (meme büyümesi) sebep olabileceğinden cam şişeden su içilmeli, plastikten kaçınılmalıdır. Bilhassa yaz aylarında sıcak ortamda plastiklerden daha çok xenestrogen salınımı artar. Strech sinemaların sıcak yemeklerin üstüne kapatılmamasına dikkat edilmelidir” diyor. 

Hareketsiz yaşam

Yapılan araştırmalar antrenmanın; doku oksijenizasyonunu sağlayarak, hudut sistemini desteklediğini, endojen ve endorfin düzeyini olumlu etkileyerek gerilime ve depresyona karşı koruduğunu, kaslarda güç üretiminden sorumlu mitokondri sayısını artırdığını gösteriyor. Bu nedenle günlük en az 30-60 dakika tempolu yürümek, haftada 2-3 gün kas çalıştıracak biçimde fitness yapmak ve kas esnekliği için yoga- platesten faydanlanmak kıymetli.  

Aşırı çay-kahve içilmesi

Çay ve kahveyi günlük bir-iki fincandan fazla tüketmemeye ihtimam gösterin. Çok tüketim, kafeinin uyarıcı tesiri nedeniyle gerilimin artmasına neden olurken, diüretik tesir nedeniyle idrara sık çıkılmasına, bu sırada da fazlaca magnezyum atılımına neden oluyor. Bu da vücudun işleyişini olumsuz etkiliyor.  

Gün ışığından faydalanmamak

Gün ışığı bedenimizde memnunluk ve uykuyu düzenleyen serotonin ve melatonin hormonunun salınımını destekliyor. Öğle dik ışıkta UVB ışınlarının hakim olduğu saatlerde kısa müddetli güneşlenmek D vitamini üretimine katkı sağlıyor.  

Stresi yönetememek

Yapılan bilimsel çalışmalar; çok gerilimin bedenin biyokimyasal ve hormonal işleyişini bozarak kronik hastalık gelişmesine neden olduğunu ortaya koyuyor. İşlevsel Tıp çalışmaları yürüten Dr. Aynur Ketene “Stresi yok edemeyiz, üstelik az ölçüde ve yönetilebilen gerilimin yararları da vardır. Lakin aşırısından kaçınmak, gerekirse gerilimi yönetmek için uzman takviyesi almak gereklidir. Gerilimi yönetmede nefes antrenmanları, tabiatta yürüyüş, yoga, meditasyon üzere parasempatik hudut sistemini destekleyecek uygulamalar değerli rol oynamaktadır” diyor.  

Yetersiz ve kalitesiz uyku

Geç saatlere kadar televizyon karşısında uyanık kalmak, gürültülü ve sesli ortamda uyumak melatonin ve büyüme hormonu salınımını olumsuz etkiliyor. Melatonin en güçlü antioksidan hormonu olduğundan kaliteli ve kâfi uykuya çok ehemmiyet vermek, kesinlikle en geç 23.00’da yatakta olmak ve en az 8 saat deliksiz uyumak büyük yarar sağlıyor.

Toksin maruziyetleri

Dr. Ketene “Pestisidler, xenoöstrojen denilen hormon bozucular (plastik şişeler, kozmetik ürünler) radyasyon, egzos, hava kirliliği, sigara, alkol, içme sularındaki klor ve ağır metaller, yüzme havuzları toksin kaynakları ortasında sayılabilir. Toksinlerden uzaklaşmak için gerekli tedbirler alınmalıdır. Detoksifikasyondan sorumlu karaciğer işlevleri desteklenmeli, kabızlık önlenmeli, kâfi su tüketimine dikkat edilmeli, pak havada yürüyüş yapılmalıdır” diyor. 

Bağırsak flora sıhhatinin desteklenmemesi

Bağırsak flora sıhhati bozuk olduğunda besinlerin sindirim ve emiliminde problemler yaşandığını vurgulayan Dr. Ketene sözlerine şöyle devam ediyor: “Hücrelere düzgün çalışabilmesi için kâfi besin ulaştırılamaz. Uzun müddetli besin eksiklikleri ruhsal ve fizyolojik sıhhat sorunlarına yol açar. Bağırsaklar ve beyin enterik hudut sistemi yoluyla daima bağlantı halindedir. Memnunluk hormonu serotonin de büyük kısmı bağırsaklarda üretilir. Bu nedenle faydalı bağırsak bakterilerimizi desteklemek için lif oranı varlıklı bol zerzevat tüketmek, turşu, yoğurt, sirke üzere fermente besinleri sofralarımızdan eksik etmemek gerekiyor.”  

Uzun müddetli mide kollayıcı ilaç kullanmak

Sık kullanılan ve mide hami olarak isimlendirilen ilaçların uzun müddetli kullanımı; mide asit seviyesini azaltıp besinlerin sindirim ve emilimini bozarak bedende mikro ve makrobesin eksikliklerine yol açıyor. Beslenme şekli düzeltildiğinde ise bu ilaçlara gereksinim azalıyor. 

Sağlık denetimlerini ihmal etmek

“Hastalıklar ortaya çıkmadan gerekli tedbirleri almak, hastalıkları tedavi etmekten daha kolaydır” diyen Dr. Aynur Ketene, özellikle bayanların yıllık jinekolojik muayene, smear ve göğüs denetimlerini ihmal etmemeleri gerektiğini vurguluyor. 

Sosyal hayattan kopmak

Dr. Aynur Ketene, özellikle toplumumuzda ilerleyen yaş ile birlikte işitsel problemler ve kronik hastalıklar derken toplumsal hayattan uzaklaşmanın çok sık görüldüğünü belirterek, anti-sosyal hayat biçiminin ruhsal ve fizikî sıhhati olumsuz etkilediğini söylüyor. Dr. Ketene “Evrimsel sürece baktığımızda insanoğlu tek başına yaşamamıştır ve toplumsal hayattan başka kalmayı tolere edemez. Bunun bedende oluşturacağı kronik gerilim vücudun biyokimyasal ve hormonal işleyişini bozarak psikosomatik denilen hastalıklara yol açarabilir. Bu nedenle her vakit toplumsal hayatın içerisinde olmaya ehemmiyet vermek ruhsal ve fizikî sıhhatimizi da olumlu etkileyecektir” diyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı